Berrak üyemiz gönderdi.
Gökyüzünden bakardım yeryüzüne,
Sonsuz özgürlüğümü yaşardım...
İnsanlar birer zavallı,
Kadınlar maskeli baloda,
Erkekler ise zebaniydiler
Çünkü insanlar
İnsanlıklarını yitirmiştiler...
Bir su damlasıydım,
Güneşin ışıklarında kayarak derinlere sızan,
Renklerle sevişip
Karanlıklarda yıldızlara yoldaş olan,
Koyu ve duru laciverttim ben...
Yıldızlarla konuşur,
Mehtapla sevişir,
Bulutlarda uçardım...
Mutluydum belki Hande ile ısınırken,
Mutluydum belki Neslihan ile yatarken,
Onlar da mutluydu,
Birer birer,
Benim rüzgarımla yatakta savrulurken,
Kuşlar gibi kanat çırpar,
Gökkuşağını takarlardı bellerine,
Sonra da beni çekerlerdi içlerine,
Derinlerine...
Tekdüzeydi her şey,
Her şey mekanikti,
Zevk anları zevk değil
Genelde ızdırab verirdi
Her şey biter
Ardından pişmanlığım
Yüreğimin kapısına dikilirdi...
Alırlardı
Hande ve Neslihan benden erliğimi,
Oynarlardı onunla bütün geceleri,
Cesedimle yatarlardı
Cesedime sarılır
Cesedimle boşalırlardı...
Ruhum gökyüzünde
Gözleri yaşlı
Yıldızlara aşk şiirleri yazardı...
Ağır bir sigara kokusuyla gelirdim kendime,
Öperlerdi dudaklarımdan
Bencil olmadım diye,
Bilmezlerdi ki oralarda gezinmediğimi,
Oralarda eğlenmediğimi,
Onların olanın cesedim olduğunu,
Ruhumla sevişmediklerini,
Derlerdi birde..
Erkek mi?
İşte bu! Diye...
Hissetmezlerdi, başka diyarlarda gezdiğimi bile...
Takılırdım yine bembeyaz pamuk bulutların peşine,
İmrenerek röntgenlerdim,
Sevgililer öpüşürken sevgiyle,
Onlara imrenirdim..
En çok da altmışlı yaşlarda bile
Birbirlerine aşık çiftlerin
Çilelerini dilerdim...
Herkes koşarken bir şeylerin ardından,
Ben kendimi arar bulurdum
Derin mor kuytulardan...
Bazan bir kuşun kanadına dadanırdım,
Bazan bir aslanın yelesine yapışır,
Bazan bir yunusun yüzgecine asılır,
Arar dururdum
Hem kendimi,
Hem de diğer kendimi,
Yani arardım diğer yarımı,
Arar da bulamazdım yarimi...
O sıralar,
Bir fahişenin gözyaşlarıyla yıkanır,
Bir travestinin telaşında saklanır,
Rutubet kokulu nezaretlerde dolaşırdım görünmeden
Sonra da hastahanelerin çileli koridorlarında
Bulurdum kendimi,
Fakirlerin sefalet koğuşlarında,
İdrar kokulu koridorlarda
Ayın sonunu getirme hesabı yapan
Nurdan hemşirenin odasında;
Nezarethanelerde elektriklenmiş
Denizlerin, Hüseyinlerin yareni
İlkelilerin sökülmüş ızdırap tırnaklarında...
Oralarda bile örülen
Demir parmaklıkların loşluğunda...
En çok da
Bebesini ilk kez kucağına alıp öpen
Anneleri seyretmeyi severdim,
Annesinin göğüs uçlarını içgüdüyle arayan
Bebelerin kokusunu çekerdim içime...
Onların umutlarını yakalamak
Sevmek
Ben de umut etmek isterdim...
Umutlar mezarlığı beynimi,
Yeniden düzenlemeyi dilerdim...
Sonra da morga iner
Ölümün ayırdığı yürekli sevgililere
Yarenlik ederdim,
Bedenlerinden değil
Yüreklerinden sızan kanı
Özlemle seyrederdim...
Sonra da cenazelerine katılır,
Onlarla gömülür
Sorgu meleklerinin sorularına cevap
Onlara kopya verirdim
Bilirlerdi melekler
Ses de çıkarmazlardı
Sevgililer ayrıldı diye,
Azraille birlikte
Onlar da benimle ağlardı...
Görmezlikten gelirlerdi kopyalarını,
'Geçti! ' derlerdi...
Kalmak ne demek se...
! Burakın hadi,
Bırakın onları yüreğiniz
Adaletiniz varsa!
Bırakın!
İlah
Kulunla dalaştıysa
Bırakın! Sizlerden şefaat dilenen mi var?
Bırakın!
Oradan,
Siyasi şubenin sorgu odasına dalardım
Bir genç kızın
İlk erkeğinin
Polis copu olduğu
Tacizin sıradan
Tecavüzün hak
İşkencenin gurur
Yargısız infazın kahramanlık olduğu
Hücreleri gezerdim...
Çıplıklarla kahrolur
İnançlarla donanır
'İşte kahramanlar! ' derdim...
Sonra da polis copundan
Kendinden bile tiksindiğini dinlerdim,
Bir gün gelip te o copların
Canlanmasını
Ve
İntikam almasını dilerdim Tanrı'dan...
Zebanileri bile utandıran
Polis hikayeleri dinlerdim,
Gasp edilmiş demli çay bardaklarından...
'Gardaş' deyip te kuyusunu kazdığı
'Bacı' deyip te geleceğini çaldığı
'Ülkü' adına soysuzluk yaptığı
'Töre' adına insanlığı karaladığı
'Geçim' adına vatanını sattığı
'Zevk' uğruna hayasızca saldırdığı
'Sorgu' adı altında yaşam kararttığı
Şeffaf (!) karakollardan ayrılırdım...
Ayrılırken,
İnsanlığımdan bile utanırdım...
Ayrılırken,
Kahramanların gözyaşlarına saklanırdım...
Yaşamı sorardım yaban kazlarına
'Özgürlük! ' derlerdi
Dilediğince uçabilmek
Evreni gezmek
İstediğin gölden su içmek
Katil avcı çiftelerine meydan okumak,
Kurulan sinsi tuzaklara yakalanmamak,
Ölüme meydan okumak' derlerdi...
Hatta bazısı,
'Rüzgara baş kaldırmak ta dahil beyim'
Diye ilave ederlerdi...
Kazlar,
Kazlıklarınla
Özgürlük uğruna
Canlarını
Sevgililerini verir
Ama
Asla
Özgürlüklerinden vazgeçmezlerdi...
Sevgiyi sorardım
Gelin duvaklarına
'istemek,
Almak,
Yaşatmak,
Yaşamak,
Dönmemektir geriye,
Gerekirse can vermektir,
Sevgilin tek damla gözyaşını silmeye' derlerdi...
Eklerdi bazı duvaklar,
'Sevmek adam olmaktır,
Sevmek kadın olmaktır,
Sevmek duvağın altında,
Hep cenneti yaşamaktır,
Her fırsatta O'nunla
Gerdeğin heyecanını
İlk öpüşmenin telaşını
İlk dokunuşun ürpertisini
İlk 'biz' oluşu
Her an
Yeniden
Yepyeni yaşamaktır' diye...
Bazıları da bıçkınca,
Alaylı konuşur
'Sevmek mi?
Sevdiğinin mutluluğu için
Gerekirse
Yeryüzünden silinmektir' derlerdi...
Yağmura sorardım
'Sevişmek nedir? ' derdim,
'Kolay
Sevişmek sızmaktır usul usul
Doyurmaktır sinsice
Beslemektir orayı
Eritmektir kayayı
Parçalamaktır yaprağı
Çatlatmaktır toprağı
'Su! '
'Su! '
'Su! ' diye inletmek,
Sonra da coşarak akıp
Nehirleri baştan çıkarmak
Her yer yıkılırken
Denize kavuşmak
Sonra tekrar dolup
Bulutlara firar edip
Daha güçlü geri dönmektir' derdi...
Yağmur için bile sevişmek,
Dellenmek,
Dellenmek,
Sadece dellenmekti...
Yani dellenirken bile vermekti...
Bizler gibi
Sadece almak değil
Tüketmemekti...
Güneşi özlerdim,
Yıldızlara merhaba demek,
Ayda iki tek atmak,
Samanyolu'nda fasıla katılmak,
Gökkuşağında saklambaç
Kar taneleriyle poker oynamak
'Rest' çekmek isterdim
Zulümlere
İşkencelere
Feryatlara
Namus adına kıyılan hayatlara
İnsanlık talanlarına karşılık
Tanrı'ya...
O da hile yapar
Kağıt araklar
'Reste rest' derdi
Kaybeden hem ben
Hem de benim gibiler;
Kazananlar
Zebanilerin şahı eşkıyalar
Eşkıyalar da başımıza sonra
Olurdu hükümdar...
Bir sabah karar verdim
Güneşin kucağında
Talan edecektim cenneti
Haramilik edecektim
Sevgiyi, sevgiliyi bulmak adına...
Melekleri atlatıp
Cennetin tek Gülünü
Elde edecek
Sırtlayıp O'nu
Cennetten birlikte tüyecektim...
Fark ettiklerinde en güzel meleğin
Araklandığını
Tanrı'nın feryadına
Nanik yapıp gülecektim...
Her şeyi göze aldım
Cinsiyetsizdi o melek
Ama güzeldi...
Hem melekti
Hem de huri gibi
Ebedi bakireydi...
Sevgi doluydu...
Aşk doluydu...
Sevda doluydu...
İyilik doluydu...
Ama hep O
Kendini sevecek
Bir erkeği bekler
Dururdu çaresiz
Kıyameti bekler
Beklerdi kopamazdı
Bir türlü hain
Büyük mahkemeyi bekler
Sanıkları bir türlü çağırmazdı İsrafil...
Suçluları alıp mahkumiyete
Götürmezdi Azrail...
Getirmezdi bir türlü erkeğini
Sağdıç Cebrail...
Şeytan uğrardı yanına
Sık sık
Göz koyar
Gözleriyle soyar
Aklını çeler
Rüyasına girer
Düşlerini iğfal eder
Sonra da ardına dönüp yatar
'Seni seviyorum' bile demeden
Hoyratça giderdi kendi işine
Bunların polisi de
Oydu ya!
Aynasızdı lakabı
Şeytan dı esas adı,
Yengeç gibi yürür
Çalımından
Yanına varılamazdı...
Aslında o
Bir hiç
Kağıttan kaplandı...
Meleklerin meleği
Kalırdı tek başına cennetinde...
'Ne üzülüyorsun,
Bak cennettesin! ' derlerdi
Diğer huriler...
Huri olup
Melek olup
Gül meleği anlayamazlardı...
Sızdım cennete bir gün,
Gülü buldum
Attım sırtıma
Başladım kaçmaya...
Yakaladı melekler
Ellerimi kelepçelediler
Gülün sevgisiyle...
Ayaklarıma pranga vurdular
Gülün özlemiyle...
Suçlu gömleği giydirdiler
Gülün feryatlarıyla...
Ağzına kilit vurdular
Gülün ızdırabıyla...
Çıkardılar Yüce Divan'a
Karar verdi Tanrı...
'Cennetten meleğim Gülü çalmaktan
Hurilerin hurisi Gülü sevmekten
Gözbebeğime,
Güle aşık olmaktan
Güzeller güzeli Güle vurulmaktan
Seni suçlu bulum!
Suçun aşık olmak,
Suçun sevmek
Suçun benim yerime
Gülü koymak
Suçun benden çok
Gülü istemek
Suçun benim yerime
Güle yalvarmak
Suçun;
Cennetten meleğimi
Aşkımı
Gülümü araklamak...
Cezan büyük
Ama cezanı erteliyorum...
Eğer O'nu üzersen
O'nu kırarsan
O'nu aldatır
Duygularınla oynarsan
O izin vermeden
O'nu gözlerinle bile öpersen
O'nu ilk fırsatta
'Karın'
'Nikahlın'
'Eşin' yaparsan
O ister de
Sen de O'na uyup
O'nu
O cehenneminde bırakırsan
Sevgini
Aşkını
Vurgunluğunu,
İçtenliğini,
Dürüstlüğünü yitirirsen O'na karşı...
O'na
Benim O'na sarıldığım gibi sarılmazsan
Gelme karşıma!
Gelme!
Affetmem! ! !
İbret için
Seni yakarım!
Yakar da yakarım!
Seni Cehenneme
Çıra yaparım!
Sonra da seni
Kül eder
O'nun yatağına yayarım
Tenine yapıştırırım...
Seni ben değil
Atarım önlerine
Timsahlara parçalatırım!
Eğer O'nu mutlu edersen
Eğer beni de O'nun yarısı kadar seversen
Seni cennetime
Hükümdar yaparım!
Al götür şimdi meleğini,
Al götür,
Sözünü unutma
Seni O'na
O'nu sana yazdım
'Biz' dedim size
Engellerinizi kaldırdım
Sahip olun
Sahip çıkın
Sevgili olun birbirinize
Sizi birbirinize nikahladım
Haydi gidin evinize!
Gelirken de yanıma
Ayrı ayrı değil
Size yakışan gibi
Birlikte gelin
Ölüme bile birlikte gidin
Sevin birbirinizi
Sakın beni üzmeyin!
Eğer hata yaparsanız
Cenneti de cehennem yapar
Sizi orada yargılar
Orada yakarım...
Diye bitirdi Tanrı...
Bir kulu
Sevgilisi meleğini almıştı ondan
Ağlıyordu...
Meleklerinin meleği
Artık sadece Hüseyin'in di
Cennet ıssız dı artık
Melekler ve huriler bile
Gülmüyordu
Hepsi
O'nunla Hüseyin'in mutluluğu için
Dua ediyordu...
Cennet artık
Gülsüz cennet değil
Tanrı'nın çilehanesiydi...
Hasan Hüseyin Memiş
Şu konularda daha fazla şiir:
Allah, Umut, Mutluluk, Kadın, İhanet, Yağmur, Gurur, Tanrı, Politika
Tarih : 2010-05-30 13:23:18 | Hit: 2092 | Puan: 0
Copyright © 2007 - ∞ by CemveNuray.Com. Tüm hakları Cem ve Nuray'a aittir.