Hilal üyemiz gönderdi.
Her zaman söylerim; şiir yazmak zor iştir. En büyük sıkıntımsa, özellikle son dönemlerde şairlik ve şiir adına yapılan türlü maskalarlıklardır.
Adamın biri çıkıyor, bildiği tüm fiyakalı kelamları yan yana ve alt alta sıralayıp; ''bu bir şiirdir, bende bir şairim'' diyor. Ama ne! Ne düzen var, ne uyak, ne ölçü, ne de duygu...
Yüzyıla yakın bir zamandır, serbest ölçü formunda binlerce şiir yazıldı. İçlerinde gayet sanatsal olanları da var elbet. Fakat ben, şiirin ''şiirsellik'' taşıması gerektiğine inanırım. Özenli olmasını, üzerinde çok düşünülüp, gerekirse defalarca düzeltilip, her hecenin incelikle işlenmesi gerektiğini savunurum.
Gün batımı, ''gün battı'' diye anlatılamaz. Şair kişi, bir şeyi herkesin söylediğinden farklı söylemelidir. Söylem tarzı ve uslubu bir kenara bırakarak, şiire teknik ve biçimsel açıdan bakmak da çok gereklidir.
Bir şiirin duygusunu veren, onun iç ritmidir. İç ritm ise, şiirde aruz ya da hece ölçüsüyle sağlanır. Oysa şimdi bakıyoruz ki, bir çok şiirin mısraları, alelacele boy sırasına geçmiş ilkokul çocukları gibi bir uzun, bir kısa...Uyakları zaten aramıyorum bile artık. Anlama bakacak olursak, saatlerce düşünüp, ancak beş-on tane sonuç çıkartabiliyoruz.
Bir şair, şiirini yazarken saatlerce sıkıntı çekmeli, uykuları kaçmalı. Aklına her geleni dümdüz söylemek, tembelliktir. Öğneğin, hece ölçüsünü tutturmak çok güçtür. İki mısra anlamca birbirini tamamlasa bile, ölçü olarak örtüşmüyorsa, ölçüyü tamamlayacak başka kelimeler, tamlamalar aranmalı. Bağlaçlar ve pekiştirmeler kullanılmalı. Uyak tutmuyorsa, çeşitli uyak düzenleri denenmeli. En önemlisi de, tüm bunları yaparken anlamı ve anlatıyı bozmamalı, duygunun hep canlı kalması sağlanmalı ve şiiri taçlandıran ''edebi sanatlar'' mutlaka kullanılmalı. Ben böyle şiirleri, şiir olarak görüyorum.
İyi bir şiir, öyle sıkı işlenmiş olmalı ki, içinden tek bir heceyi yahut bağlacı bile çıkartsak, bir tek tuğlası yerinden oynadığında çöken bir yapı gibi çökmeli. Aynı zamanda ve tam tersine, öyle sağlam olmalı ki, dışarıdan ve sonradan hiçbir şey ekleyemeyelim. Ama günümüz şiirlerinin çoğu böyle mi? Değil bir hece, bir kaç dizeyi bile çıkartsanız değişen bir şey olmuyor. Yahut biraz uğraşsanız, kendi eklemelerinizle onu istediğiniz gibi uzatabiliyorsunuz, kendinize uyarlayabiliyorsunuz. Şiirde ustalık, onun ''değiştirilemezliğinde'' saklıdır. Şiirin ustası, o şiir için ilk ve son mısra arasında, yapılabilecek en son şeyi ve her şeyi yapmış olmalıdır.
Peki ya, şu çok moda olan şiir kasetleri ve disklerine ne demeli? Bir çok teknolojik cihazla, okuyanın sesine istenilen biçim veriliyor, geriden bir de duygusal bir müzik çalındı mı, alın size şiir! Yahu, o derinlikli ses tonuyla ve müzikle, ''imambayıldı'' tarifi bile okusanız, dinleyeni duygulandırırsınız elbet. Şiir, özünde yazılı bir formdur. Sadece sesli okumada değil, kağıt üzerinden takip edilirken de aynı duyguyu verebilmelidir ki, aslolan da budur. Gerçek şiir, işitme engelli bir insanı da, sadece okuduğu halde bile etkileyebilmelidir.
Özellikle, son sözünü ettiğim durum ve benzeri şeyler, gözbağcılıktır, illüzyondur. İllüzyonun yeri ise edebiyat sahnesi değil, sirk çadırıdır.
Attila Şanbay
Attila Şanbay
Tarih : 2010-03-19 18:57:56 | Hit: 1950 | Puan: 0
Copyright © 2007 - ∞ by CemveNuray.Com. Tüm hakları Cem ve Nuray'a aittir.