Jale üyemiz gönderdi.
1.
Derisinden yeni soyunan bir Şahmaranın soğukluğunda ürperir heceler.
Kaç Yusuf bekler dipsiz kuyusunda, kaderini değiştirecek yolcuyu.
Gün erken vurur,
Güneş hüzünle bırakır kendini varoşlar semtine,
Gece keklik kanı çaylarda atar yorgunluğunu.
Çekilir mi
.. bir gün
..çekilir mi kın(ınından)
Örselenmişliğin parıldayan kılıcı,
Susturabilir mi tavan arası hayallerin senfonilerini.
Kaç baskı çıkar acının klişelerinden her dem.
Paslı aynalarda buruşuk elleriyle yolar beyaz pörçüğünü ninem.
İntihar mektupları taşır koynunda şair, yollayınca yağlı urgana şiirlerini.
Bir gaz lambasının sönük ışığında verilir hayatın hesabı.
Gün erken vurur,
Güneş hüzünle bırakır kendini varoşlar semtine,
Gece keklik kanı çaylarda atar yorgunluğunu.
Pembe düşleridir çocukların; tebeşir tozu,
Harflerin esrarengiz çözülmezliği.
Tanrıyı incitir, yaralar Tanrıyı sofra diye serilen paçavranın üstünde ki
Soğuk, kokuşmuş aş.
Doğrulan mitralyözlerin mermilerinde vurulur düş.
2.
Muskadır şairin intihar mektubu
Çıkartmaz boynundan kadınlar ölünceye değin onu.
Ödenir bedeller
Sevinçlerin ayrı üzünçlerin ayrı bedelleri vardır.
Kötürüm saatlerde uzayıp giden ağıttır gece;
Zozan türküler çığırır
Bir yol bulur içime akar Munzurun soğuk suları.
Yüreğimin bir yerlerinde katlettiğim hayatlara
Yenileri eklenir.
Gün erken vurur,
Güneş hüzünle bırakır kendini varoşlar semtine,
Gece keklik kanı çaylarda atar yorgunluğunu.
Yükü ağırdır yaşamın; yükü ağırdır, taşımak zor.
Toy yavrular da izimizi sürecek.
Kırık dökük
Günleri, ayları, yılları devirerek
Kim bilebilir ki
Belki asırların ötesinde ceddimizin devamı
O körpe fidanlar şiirlere sığdırıyordur;
Hiddetini, şiddetini
Aşkını ve gizlemek zorunda kaldığı nefretini.
3.
Yorgun yürekli anaların omuzlarındadır bu yük.
Hangi lisanın kelimeleriyle dile getirsem
Hangi sazın tellerinde hayat bulur çaresizliğim.
Hangi kışın karı olup yağsam
Ve hangi kayıp baharın berrak güneşiyle erisem.
Bir çıkmaz ki çıkmazlar içinde çıkmaz
Kimine göre zerre kadar küçük
Kimilerine göre evren kadar büyük.
Bitap düşmüş babaların yorgun kollarındadır bu yük.
Kim çeker cezasını; ilk günahların.
Çarmıhta İsa mı?
Hançer altında ki İsmail mi?
Yoksa varoşların gecekondularında ki yavruları mı? ...........
4.
Hani arzularsın da uzak olur arzuladığın
Ararken kendini günlerin hengamesinde
Takılır kalırsın çatlar aynalara.
Kendini başka düşünürsün
Aynalar başka yorumlar seni sana.
5.
Bekleyiş, bekleyiş bekleyişler
.
Ne vakit biter Polyanacılığımız,
Ne vakit bitireceğiz oynadığımız mutluluk oyununu.
Ve sen
..
Ne zaman öreceksin karanlığımın saçlarını.. Ruşen.
Kaç rengi vardır ölümün? ..
Siyah, beyaz, gri.
Gezinirken hayat frekanslarında
Hangi dalgada bulur kendimizi? .........
Mutluluk, hüzün, zevk, keder.
6.
Vazgeçer yıldızlar geceyi gözetlemekten;
Ay, zalim avcılar tarafından düşürülür.
Gam yüklü bulutlar kaplar gök kubbesini
Zifiri gece de bir ceylanın yüreği burkulur.
Mazlumların ağıtları yalnız bırakmazlar;
Zozanın türkülerini.
Gün mazlumların ağıtlarıyla,
Gün Zozanın türküleriyle erken vurur.
Güneş hüzünle bırakır kendini varoşlar semtine.
Set çekilir Munzurun soğuk sularına.
Şehrin izbe sokaklarında Nesimiler yüzülür.
Pir sultanlar sallanır dar ağaçlarında.
7.
Yorgun argın çıkar boyacı çocuklar
Varoşlar semtinin yokuşlarını
Mavi sulara açılır ertelenmiş duyguları.
Ve daha bu yaşta başlarlar düşünmeye
Her şeyin aksisedasını.
Kırılır kırılmalı bu devranın bozuk çarkı.
8.
Sefaletin koynunda çiftleşen hayatlar;
Beyaz bir dokunuştur, her biriniz.
Gecenin yüreğini örseleyen.
İdris Kotan
Tarih : 2010-03-19 18:55:54 | Hit: 2123 | Puan: 0
Copyright © 2007 - ∞ by CemveNuray.Com. Tüm hakları Cem ve Nuray'a aittir.