Hilal üyemiz gönderdi.
Bugün yataktan kalkarken, duvardaki Gökbörü resmi ilişti gözüme
Doğuda Kingan Dağlarından batıda Hazar Gölüne,
Bir babam vardı tütsü dumanı ardından puslu puslu seyrettiğim
Hatırladım dudaklarım titreyerek, boğazımda hain bir yumru kalıverdi o an
Kuzeyde Sibirya Ovası'ndan güneyde Hindukuş ve Karanlık Dağlarına
Bir anam vardı geniş omuzlarıyla beni dağ tepe taşıyan
Acılı bir ah geçirdim içimden, yana yana tükürüğümü yutarken
En eski yurdum kuzeyde Baykal Gölü ile Obi Irmağı,
Beni kundaktaki bebek misali uyutan anam
Güneyde Gobi Çölü ile Çungarya arasında
Cihanı oynatan kudretli babam
Sayıklıyordum işte böyle...
Ellerim uzun saçlarımı arar gibi enseme gitti,
Tenimi hissettiğimde irkildim, sırtımdaki ok ve yayımın yerinde yeller esiyordu
Deliriyordum işte böyle...
Irmaklardan Tanrı vergisi suyu alır ekinlerimize dökerdik
Orta Asya güneşiyle başaklar büyür evimize aş olurdu
Kımız içer, hastalarımıza şifa ederdik
Babam üzülürdü, tarım için elverişli topraklarımız azdı
Tanrı vergisi yağmular azdı,
Göçebe yaşardık biz Türk'ün oğulları
Hayvan yetiştirirdik ovalarımızda
En eski uygarlığımızı Altaylar ve Batı Türkistandaki Anav ve Namazgah 'da kurmuştuk biz
At oynatır, tozu dumana katardık
Doğa koşullarımız zordu, Tanrı çetinliklerle sınav ederdi ailemizi
Bir araya gelirdik, omuz omuza savaşır, vuruşurduk zorluklarla
Hepimiz birer çeri gibi yetişirdik, yiğit, kudretli, erkek gibi
Sayıklıyordum işte böyle...
Sonra birgün atayurdumuzu bırakıp gideceğiz dedi babam
Ana ağlar oldu, iki gözü iki çeşme
Meraklandım sordum, el kadardım daha,
Babam, amcalarım dediler ki;
Tanrı iklimlerle oynuyor, değiştiriyor
Tarım alanımız çok az, ot yetişmiyor,
Nüfusumuz çoğaldı, sığışmıyoruz buraya
Hayvanlarımız hastalandı, telef oldular
Savaş ettik birbirimizle, kardeş kardeşi boğazladı
Gitmeliyiz buralardan, başka bir yurt bulmalıyız
Hatırlıyorum...
Yola çıktık bir haziran sabahı
Hazar denizinin kuzeyinden Avrupa içlerine,
Hazar denizinin güneyinden Ön Asya'ya,
Afganistan üzerinden Hindistan'a,
Doğu Türkistan üzerinden Çin ve güneydoğuya gittik.
Çetin yollar aştık Tanrı'nın izinden
Ana vatan yüreğimizde kaldı, uzaklarda, güneşin doğduğu yerde.
Aradan güz yıllar geçti, çetin yıllar, zor yıllar
Ailemizin güneybatıya göç eden kısmı, oralarda yeni devletler kurdular,
Batıya giden akrabalarımız zaman içinde yokolup, eriyip gittiler.
İşte bu sabah ben uyandığımda ilk defa itiraf ettim kendime
Özledim sizi yiğitlerim, ailem, akrabalarım,
Nice yollar aşıp geçtik, uzak düştük birbirimizden
Hasretler soldu gitti, üzüntüler unutuldu
Ya bu yüreğimizdeki utanç nasıl bitecek ki..
Sayıklıyordum işte böyle...
Ufak oğlum bir hamlede yatağıma sıçradı
Yiğit Kubilay'ım, senin baban dedelerini arıyor yavrucağım
Dedem kim baba dedin o anda
Nasıl anlatsam, nerden başlasam;
Kuzeyde Sibirya Ovası'ndan güneyde Hindukuş ve Karanlık Dağlarına...
Tarihin yaprakları tükenmez yavrum, yenisini yazacağımız gün yüreklerimizdeki utanç da kaybolacak.
Seni bu utançla bu dünyada bırakmamak için yaşadığım müddetçe arayışımdan vazgeçmeyeceğim.
Esenlikle kal küçüğüm.
Nazlı Belen
Şu konularda daha fazla şiir:
Anne, Vatan, Baba, Doğa, İhanet, Savaş, Çevre, Hayvan, Tanrı
Tarih : 2010-03-19 18:41:35 | Hit: 1763 | Puan: 0
Copyright © 2007 - ∞ by CemveNuray.Com. Tüm hakları Cem ve Nuray'a aittir.